Eğer bir örümceğin düşüncesi cildinizin taranmasını sağlıyorsa, bu Cadılar Bayramı’nın mutlaka seyretmesi gereken filmleri listenizde bulunma ihtimali çok düşüktür. Ancak, bu sekiz ayaklı eleştirmenlerden korkmanız irrasyoneldir; kablolanmış olabilir.
Araştırmacılar, 6 aylık bebeklerden oluşan bir araştırmaya göre, örümceklerin veya yılanların korkusunun doğuştan olabileceğini, yani bazılarının bu yaratıklardan korkan içgüdüyle doğabileceğini anladılar.
Almanya’da Max Planck İnsan Bilişsel ve Beyin Bilimleri Enstitüsü ve Avusturya’daki Viyana Üniversitesi Psikoloji Fakültesinin baş araştırmacısı Stefanie Hoehl ve meslektaşları son zamanlarda bulgularını dergide bildirdiler.
Örümcek ya da yılan korkusu, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki en yaygın fobiler arasındadır. Aslında, 2014 YouGov anketi ABD’li kişilerin yaklaşık yüzde 64’ünün yılanlardan korktuğunu, yüzde 48’inin ise örümcek korkusu olduğunu ortaya koydu.
Bazı durumlarda, bu fobiler yaşam kalitesini bozacak kadar şiddetli olabilir: araknofobi hastaları, uykusunu bozabilecek ürpertici eleştirmenler hakkında kâbuslara sahip olabilirken, diğer bireyler evi bir yılanla karşılaşma korkusuyla terk etmeyi reddedebilirler.
Bu korkuların altında yatan nedir? Önceki araştırmalar fobinin travmatik çocukluk deneyimlerinden kaynaklanabileceğini göstermiştir – örneğin, bir bebek olarak yatağın üzerinde sürünen bir örümceğin hafızası – ya da aile bireylerinden fobilerini öğrenmemiz.
Bununla birlikte, Hoehl ve meslektaşlarının yeni çalışması, örümcekler ve yılanlar söz konusu olduğunda, çoğumuzun kendisinden korkmak için doğabileceğini ileri sürüyor.
Örümceklere ve yılanlara daha fazla stres tepkisi
Bulgular, ortalama 6 aylık olan 16 bebeğin analizinden alınmıştır. Araştırmacılar, araştırdıkları her bebeğe balık, çiçek, örümcek ya da yılan fotoğrafları sundular.
“Çiçekleri ve balıkları karşılaştırmak için seçtik,” yazarları yaz, “çünkü benzer morfoloji ve yüzey özellikleri nedeniyle, örümcekler ve yılanlarla düşük seviyeli özellikler bakımından nispeten kolayca eşleştirilebilirler.”
Daha sonra, pupilla dilatasyonu ölçülerek, bebeklerin her görüntüye stres tepkisini değerlendirdiler.
Ekip, bebeklerin örümceklerin ve yılanların resimlerine baktıklarında, balıkların ve çiçeklerin resimlerine baktıklarında, çocuklarının büyüklüğünün çok daha büyük olduğunu gördüler.
Hoehl, “Sabit ışık koşullarında, öğrencilerin büyüklüğündeki bu değişiklik, beyindeki noradrenerjik sistemin aktivasyonu için önemli bir sinyaldir, bu da stres reaksiyonlarından sorumludur.” “Buna göre, en küçük bebekler bile bu hayvan grupları tarafından vurgulanmış gibi görünüyor.”
Araştırmacılar bulgularının, örümcek veya yılan korkusunun doğuştan geldiğini ve bunun muhtemelen bir evrimsel kökene sahip olduğunu gösterdiğini düşünüyor.
“Primatlara benzer şekilde, beyinlerimizdeki mekanizmalar ‘örümcek’ veya ‘yılan’ gibi nesneleri tanımlamamıza ve onlara çok hızlı tepki vermemize olanak sağlar. Bu açıkça miras kalan stres reaksiyonu, bizi bu hayvanları tehlikeli veya iğrenç olarak öğrenmeye zorlar.”
Stefanie Hoehl
Hoehl, ebeveynlerin örümceklere veya yılanlara duydukları rahatsızlık gibi diğer faktörlerle birlikte zaman içinde bunu bir fobinin gelişimine yarayabileceğini ekliyor.
Yani, bir dahaki sefere sekiz ayaklı bir canavarı gördükten sonra odadan kaçarsanız, köklerini suçla.
Mutlu Cadılar Bayramı!