Şizofreni gibi koşulların açıklanmasına yardımcı olabilecek dergide yayınlanan yeni araştırmaya göre, beyin başımızın içinde konuşmayı esas olarak aynı şekilde yüksek sesle konuşmakla ilgili olarak ele alır.
Kendimizi dinlemek için çok zaman harcıyoruz. Kitabımızı her okuduğumuzda, öğle yemeği için ne alacağına karar verdiğimizde veya görüşmemizi bir toplantıda nasıl gerçekleştireceğimizi hayal ettiğimizde iç sesimizi dinliyoruz.
Aslında, tahminler, iç sesimize katılan uyanık saatlerimizin en az dörtte birini geçirdiğimizi göstermektedir.
Ama beyin, diğer insanların duyduğu sesleri yapan iç ses ve dış ses arasındaki farkı nasıl söyleyebildi?
Bu beyin işlem alanını araştıran araçlar, şizofreni gibi “işitme seslerini” içeren bozuklukların anlaşılmasını iyileştirmek için çok yararlı olabilir.
Şizofreni ve halüsinasyonlar
Şizofreni, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki yetişkinlerin yaklaşık yüzde 1,1’ini etkileyen uzun süreli, ağır ve engelli bir akıl hastalığıdır. Çoğu durumda, semptomlar geç ergenlikte veya erken yetişkinlikte başlar.
Bozukluk, düşünmeyi, duyguları, algıyı ve davranışları aksatır, insanlarla bir araya gelmeyi, işi sürdürmeyi ve günlük hayatı yönetmeyi zorlaştırır. Uzmanlar bu son derece karmaşık hastalığın muhtemelen birkaç bozukluktan oluşan bir koleksiyon olduğunu öne sürmektedir.
Şizofreninin ortak belirtisi “işitsel sözel halüsinasyonlar” veya diğer insanların duymadığı sesler. Bir süreliğine, bu halüsinasyonların iç konuşma ile ilgili sorunların bir sonucu olduğu varsayılmıştır.
“Bu çalışma”, Avustralya’daki Yeni Güney Galler Üniversitesi Psikoloji Okulu’nda bir doçent olan ilk çalışma yazarı Thomas Whitford’u şöyle açıklıyor: “bunu bir kez kabul edilemez varsayımdan sonra araştırmak için araçlar sağlıyor”.
‘Efference kopyası beyin tepkisini azaltır’
Düşüncelerimizi yüksek sesle konuştuğumuzda, beynimiz vokal akorları, dili ve dudakları hedeflenen sesi üretmek için nasıl hareket edeceğini söyleyen talimatları gönderir. Bu olduğunda, beyin de talimatların bir kopyasını yapar. Bu “efference copy” olarak bilinir.
Efference copy, almak üzere oldukları şeyi tahmin etmek için sesi işleyen beyin bölgelerine izin verir. Efference copy, konuştuğumuzda duyduğumuz seslerle eşleşiyorsa, ses işleme cevabı daha azdır.
Prof. Whitford, “Bu sesler, bu seslere daha az zihinsel kaynak vererek, tahmin edilebilir oldukları için, beynin özbilgisi, kendi yarattığı vokalizasyonlara tepkisini zayıflatıyor” diyor.
Bu etkiyi başka bir örnekle açıklıyor: Kendimizi gıdıklamaya çalışmak, bir başkasının yaptığı zamandan çok daha az kene hissediyor. Kendimizi gıdıklamaya çalıştığımızda, beyin parmakların yönergelerinin bir kopyasını üretir ve bu da kesin hisleri tahmin etmesine izin verir ve sonuçta biraz sönümlenmiş bir tepki verir.
Ama birileri gıdıklama yaparsa, referans kopyası yoktur ve öngörülemeyen eylem – aynı hisleri içeriyor olsa bile – beyinde daha büyük bir tepki ve gıdıklanma hissi yaratır.
İç konuşma, efference kopyaları yapar mı?
Yeni çalışmanın amacı, beynin yüksek sesle konuşulan sözler için yaptığı gibi iç konuşma için bir efference kopya yapıp yapmadığını bulmaktı.
Ekip, 42 sağlıklı gönüllü topladı ve beyin aktivitelerini izlemek için elektroensefalografi (EEG) kullandılar.
Dinlediklerinde, katılımcılar duydukları sesle başlarına aynı veya farklı bir ses çıkarmışlardı.
EEG kayıtları, iç konuşma sesi harici olanla aynı olduğunda, belirli bir beyin tepkisi tipinin “nemlendirildiğini” gösterdi. Bununla birlikte, iç konuşma sesi harici olanla eşleşmediğinde, sönümlenme gerçekleşmedi – yanıt çok daha büyüktü.
Araştırmacılar, bunun, beynin, dış konuşma için olduğu gibi, iç konuşma için bir efference kopya oluşturduğunu gösterdiği sonucuna varmışlardır.
Çalışmada kullandıkları yöntemin, işitsel sözel halüsinasyonlar sırasında beyinde neler olduğunu keşfetmek için yararlı olabileceğini ileri sürmektedirler.
“Hepimiz başımızdaki sesleri duyuyoruz. Belki de beynimiz bunları üreten biz olduğumuzu söyleyemediğinde sorun ortaya çıkar.”
Thomas Whitford