Yeni araştırmalar, evlerimizde yaşayan böceklerin, böcekler, örümcekler ve diğer bu eklembacaklılar gibi çeşitliliğin, alışkanlıklarımız ve yaşam tarzlarımızdan ziyade dışarıya erişimden etkilenme olasılığının daha yüksek olduğunu göstermektedir.
Geçtiğimiz günlerde, San Francisco’daki Kaliforniya Bilimler Akademisi’nden bir ekip tarafından yürütülen çalışma hakkında bir rapor yayınlandı.
Hatalar, 20.000 yıl önce iç mekanlarda yaşamaya başladığından beri insanlarla birlikte yaşıyorlar. Ve fikir bize hitap etmese de, bu davetsiz sakinlerin mevcudiyeti sağlığımız üzerinde dolaylı ve dolaylı bir etkiye sahip olabilir.
California Üniversitesi Bilimler Akademisi’nden üst düzey bir çalışma yazarı olan Dr. Michelle Trautwein, “Büyüyen bir kanıt, bazı mikroorganizmalara, daha geniş biyolojik çeşitliliğe, özellikle de mikroorganizmalara maruz kalma eksikliğimizle bağlantılı bazı modern hastalıkların olduğunu gösteriyor.” “Böceklerin, o mikrobiyel çeşitliliği iç mekanda barındırıp yaymada rol oynayabileceğini” de ekliyor.
Amerika Birleşik Devletleri’nde insanlar zamanlarının% 87’sini binalarda geçiriyorlar. Bu ortamı binlerce tür bakteri, mantar ve diğer mikropların yanı sıra yüzlerce eklembacaklı türü ya da böcekler, örümcekler, kırkayaklar ve akarlar gibi “eklem bacaklı” yaratıklar ile paylaşıyorlar.
Bu geniş iç ekosistemi ve dış mekan ekosistemini, evin ya da binanın özelliklerini ve içindeki insanların alışkanlıklarını ne ölçüde yansıttığını henüz yeni başlıyoruz.
Şimdiye kadar, sağlık ve hastalık için etkileri keşfetmek için, araştırma, esas olarak mikrobiyal topluluklara odaklanmıştır.
Açık erişimin güçlü etkisi vardı
Trautwein ve meslektaşları, en içteki organizmalar grubunu içerecek şekilde “kapalı biyomenler” konusundaki araştırmaları genişletmek için, güneydoğu ABD’de 50 evde eklembacaklılarla ilgili bir çalışma yürütmüşlerdir.
Evlerde artropod türlerinin bolluğunu ve çeşitliliğini, oda tipleri ve dış mekana erişim gibi belirli yapısal ve işlevsel özelliklerle karşılaştırdılar.
Ayrıca, böcek türlerinin insan sakinlerinin davranışları ve evlerinin fiziksel özellikleri ile pencerelerin ve kapıların sayısı (dış mekana girişin bir ölçüsü) ve oda tipleri gibi farklılıklar da incelediler.
Araştırmacılar, iç mekan artropod türlerinin çeşitliliğinin “dış mekana erişimden güçlü bir şekilde etkilendiğini” ve “halı kaplı odaların halı kaplı odalardan daha fazla eklembacaklıya ev sahipliği yaptığını” bulmuşlardır.
Sonuçlar, evlerde tür çeşitliliğinin bir bütün olarak dış çevreyi yansıttığını gösterdi.
Ekip, büyük ölçüde “açık havadaki serseriler ve nadiren toplanan ailelerden” oluşan iç artropodların çeşitliliğini – onlara tarladaki böcekleri yakalamak için kullanılan çadır benzeri “Malaise tuzaklarını” hatırlattı.
“Evlerin, etraftaki manzaradan geçen böcekler için nasıl pasif bir yol olabileceğini görmeye başlıyoruz. Pencerelerin ve kapıların giriş noktalarının sayıca çokluğu, içerideki büyürken daha çeşitli topluluklar.”
Michelle Trautwein
Evlerde, odaların türü ve yeri, içinde yaşayan böcek türlerinin yayılması üzerinde etkili olmuştur. Örneğin, daha fazla pencereye ve kapıya sahip zemin katındakiler gibi dışarıdaki alanlara daha fazla erişimi olan odalar, türlerin en büyük çeşitliliğine sahipti.
Bodrumlar ‘mağaralar’ gibiydi
Çalışmanın sonuçları, bodrumların mağaraların ekosistemlerine benzeyen eklembacaklı topluluklar içerdiğini gösterdi. Onların nemli, karanlık alanları örümcekler, kırkayaklar, yer böcekleri ve akarlar tarafından tercih edildi.
Aksine, araştırmacılar, bir evin insanlarının, pestisitlerin kullanımı, evlerin ıslahı ve evcil hayvanların sahiplenilmesi gibi alışkanlıklarının, eklembacaklı topluluklarının bileşimi üzerinde “önemli bir etkisi” olmadığını buldu.
Bununla birlikte, küçük örneklem büyüklüğünün analizin bu bölümünü sınırlamış olabileceğini ve daha büyük popülasyonlardaki çalışmaların farklı sonuçlar gösterebileceğini belirtmiştir.
Evdeki her oda, kendine özgü yırtıcı ve av deseniyle karmaşık bir ekosistem içeriyordu. Bu, çöpçüleri, dışardan gelen sokak türlerini ve her biri gıda zincirinde kendi anahtar yuvasını işgal eden “geçici go-betweens” i içeriyordu.
Bilim adamları, sonuçlarında, bu kapalı toplulukların karmaşıklık ve dinamiklerini daha fazla bilmenin, sağlık risklerini azaltmak ve zararlıları kontrol etmek için bizi daha iyi bir konuma sokmaları gerektiğine dikkat çekiyorlar. Ayrıca, “bizi çevreleyen doğanın kültürel kabulüne” yol açabilirler.